Yazılı Fetva

Depremde ailesiz kalan çocukların koruyucu ailesi olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

4848
10.02.2023

Hocam, asrın depremini yaşadık. Küçük çocuklar ailesiz kaldı. Bu çocukların evlatlık olarak alınması büyük bir sevap olmaz mı? Koruyucu aile olmak istiyoruz. Bize neler tavsiye edersiniz?

Bir çocuğun hayata tutunmasına vesile olmaya biz, bütün insanlığı kurtarmak gibi bakarız. Kur'an’ımızın bize öğrettiği budur. Fakat bazı gerçekleri tespit etmemiz gerekiyor:  

  1. Devletin ailesiz çocuklar konusunda hassasiyeti yüksektir. Bu nedenle sokakta aç açık kalmış çocuk birkaç saatliğine olabilir. Uzun vadede böyle bir tehlike olmayacağına inanıyoruz. Kaldı ki bölge insanı da bu hususlarda dikkatlidir. Her çocuğun bir amcası, halası vs. vardır. Elbette her şeye rağmen olumsuzluk ihtimalini de düşünürüz ve kimsesiz çocuklara sahip olmayı Allah’ın razı olacağı mübarek bir iş olarak görürüz.
  2. Özellikle sizi kastederek söylemiyorum ama bu konu su götürür bir konudur. Mesele, oradaki çocukların ortada kalmasına karşı bir çare üretmek mi yoksa uygun ve yeterli şartları oluşturmadan bir anlık duygusallıkla hareket etmek mi, ya da beğenip almak şeklinde ifade edebileceğimiz dünyevi bir algıyla sahiplenmek mi? Bu noktaların hangisinde bulunulduğunu şüphesiz sadece Allah Teâlâ bilir. Fakat geçmişten bildiğimiz sıkıntılar bizi dikkatli olmaya sevk ediyor. Daha sonra bu çocuğun ileriki yıllarda aranan/umulan vasıflara uygun (!) olmamasına karşı yaşanan maddi ve manevi sıkıntıları ne yazık ki duyduk, gördük. Elbette ve elbette bunu genelleyemeyiz. Herkesin kalbi Allah ile arasında olup biten sırlarla doludur. Bir insanın bütün bir hayatına yönelik karar verilirken çok dikkat edilmelidir. 

Konunun bir de din boyutu vardır. Bu boyuta da şöyle işaret edelim:  

  1. Bizim dinimizde hiçbir insan, kendisinden doğmadığı bir anne - babanın çocuğu olamaz. Sonradan mahkeme yoluyla veya sahiplenme ile evlat olmak yoktur.
  2. Bunun sonucu olarak da bir çocuk, evlatlık olarak girdiği evde mahremiyet ve miras konularında “evin çocuğu” işlemi göremez.
  3. Bunun tek istisnası emzirme yoluyla olabilir. Bunda da sadece mahremiyet sorunu kalkar. Miras yine hak edilemez.
  4. Çocuğun süt yoluyla aileye katılabilmesi için:
    - Çocuk yirmi dört ayını doldurmamış olmalıdır.
    - Gireceği evin hanımının sütünü emmelidir. Bu da yaklaşık olarak beş küçük fincan kadar olmalıdır. (Buradaki beş fincan ifadesi, ilk ayında yarım fincan kadar, bir yaşında iken tam fincan olarak ve iki yaşına yaklaştığı dönemde ise bir buçuk fincan olarak düşünülür.)

-Fakihler arasında bu sütün miktarı farklı düşünülmüştür. Hanefi mezhebi çocuğun bir kere süte doymasını yeterli bulmuştur. Bunu da fincan olarak ölçtük. Diğer fukaha ise beş doyum olarak anlamıştır. Biz de ihtiyaten büyük olanı burada tespit ettik.
- Bu süt, kadının göğsünden bir yolla alındığında yeterlidir. Kadının doğal süt günleri olmasa bile bir ilaç yardımı ile süt alınıp çocuğa içirildiğinde sütanneliği gerçekleşir.
- Sütanneliği ile o kadının erkeği de sütbabası, varsa çocukları da süt kardeşleri olur. Böylece mahremiyet sebebiyle bir engel kalmaz.

  1. Müslümanlar olarak ihtiyaç duyulması durumunda evlerimizi kimsesiz çocuklara açmakla tam anlamıyla bir ibadet yapmış oluruz. Biiznillah kalıcı bir sadaka olur bu. Sevabını ancak Allah Teâlâ’nın bilebileceği kadar büyük bir kazanç kapısı olur. Fakat büyük bir kazancın büyük riskleri de olabileceğini anlamamız gerekir. Haber bültenlerindeki manzaralardan etkilenip duygusal kararlar vermek ve sonra da gevşemek vebale girmek olabilir. İyi düşünmek ve güzel karar vermek gerekir.

Allah Teâlâ hepimizi güzel işlere muvaffak kılsın. Ümmetimizin çocuklarını zayi olmaktan muhafaza buyursun. Âmîn.

Nureddin Yıldız