Yazılı Fetva

"Mehmet Görmez'in Mehdilik Hakkındaki Görüşü"

81957
31.08.2016

Hocam, bir videonuzda mehdinin geleceğine dair sahih ve sarih hadisler olduğunu söylüyorsunuz. Ama Mehmet Görmez farklı şeyler söylüyor. Bu konuya bir açıklık getirmenizi rica ediyoruz.

Diyanet İşleri Başkanı'nın resmi/laik bir makamı temsil ettiğini biliyorsunuzdur. Temsil ettiği makam, onun binbir denge ile konuşmasını gerekli kılabilir. Ben ise dinimin sahih kaynaklarını okuyup öne çıkarmaktan başka bir gaye ile yaşamıyorum, biiznillah da yaşamayacağım. Bunu önemli bir tespit olarak öne çıkarmak isterim.
 
Bir başka husus da şudur:
 
Başkan'ın konuşmasını dinledim. O konuşmada açıkça 'yok' demiyor. Akademisyenlerin umumi tarzı olan şekli ile akide konusu düzeyinde yok olduğunu ima etmeye çalışıyor.
 
Sorunuz sebebi ile Mehdi hakkında iman ettiğimiz çerçeveyi tekrar edeyim:
 
- 'Mehdi gelmesi' bir hurafe değildir. Dinimizi öğretiyor diye bilip elimize aldığımız hadis kitaplarında açık ve seçik bir şeklide bu konu vardır. Bu konu hakkında ulemanın ciddi tahkikleri vardır. Dolayısıyla 'yok' demek mümkün değildir.
 
- Mevcut itikat anaforu içinde reddedilmeye cüret edilen hususlardan birisi de bu Mehdi meselesidir ne yazık ki. Bu anaforda itikadımızın sarsılmasından Allah'a sığınırız.
 
- Mehdi gelmesi insanlık için bilhassa sona doğru ortaya çıkacak en büyük olaylardan biridir. Büyüklüğünü tarif etmekte bile kelime bulamayacağımız kadar büyük bir olaydır bu. Bu nedenle de büyüklüğü ve etkisi açısından bakıldığında Mehdiliğin suistimal edilmesini görmek, yüzlerce kere o isim altında sahtekârlıkla karşılaşmak bizim akidemizi değiştirmemelidir. Aynı şekilde peygamberlik konusunda da suistimal yok mudur? Hâlâ peygamber olduğunu iddia eden olmuyor mu? Asıl bu fitneler içinde sabit akide sahibi olmak iyi mümin olmaktır.
 
- Mehdi gelmesi gerçeği ile 'Mehdi beklentili mümin olma' aynı şeyler değildir. İtikadımız bize, Mehdi gelecek diyor ama bir yerde veya bir zamanda bu beklemenin gereklerini yapmayı emretmiyor bize. Onun gelmesi şu anda ona karşı vazifelerimiz açısından bizimle direk alakalı değildir. Her birimiz, onun gelmesine adeta gerek bırakmayacak yoğunluk ve ihlasta dinimiz için çalışmalıyız. Asıl vazifemiz budur. Mehdiliği tembelliklerinin gerekçesi yapanlarla onu, bir tartışma konusu olarak gündemde tutanların zararı öyle veya böyle aynıdır. Yarını kıyamet vakti olarak bilsek bile elimizdeki fidanı dikmekle yükümlü olan ümmet biz değil miyiz?

Nureddin Yıldız