Mektuplar

Hakkıma girenler, benim için tesbih çeken kardeşlerimdir

6158
05.06.2017

Selamünaleyküm Hocam
Size karşı yapılan tenkit ve tarizlere neden cevap vermediğinizi merak ediyorum. Biz takipçileriniz olarak daha doğrusu inanmış kimseler olarak, hakkı ve batılı ayırt edip bu cihette amel işlemeye mecbur olduğumuz gibi hele ki şu hengâmede bu tutum çok daha ehemmiyet arz etmekteyken, neden ‘İbni Teymiye’, ‘tevessül’, ‘Allah (cc) nerededir’ gibi suallere verdiğiniz cevaplar dolayısıyla aldığınız tenkit ve tarizler karşısında sessizliğinizi muhafaza etmektesiniz. Neden size karşı adeta cephe alan insanlara mukavemet göstermiyorsunuz? Kendi sohbetinde ‘bu adam artık dinlenmez’ diyen şöhretli hocaya niçin karşılık vermiyorsunuz? Henüz genç bir delikanlı olarak sohbetlerinizi dinliyor ve neşrettiğiniz kitapları okuyorum. Fakat bu sessizliğiniz gerçekten sizin haricinizde bizi de fevkalade zor durumlara sokuyor. Sizi okuduğumu gören veyahut sohbetinizi izlediğimi bilen insanlar, evet bu söyleyeceğimden ötürü evvela affınıza sığınıyorum "o hoca itikadî olarak sıkıntı içerisinde, uzak dur" gibi ağır ithamlarda bulunmakta. İşte bu hengâmede biz mümin gençler olarak nasıl yol izlemeliyiz? Nasıl bir tutum içerisinde olmalıyız?
Allah Teâlâ yaptıklarınız ve yapacaklarınız için ecrinizi ziyade eylesin. Hizmetinizi bereketli kılsın.
Allaha emanet olun.

Selamünaleyküm.
Allah Teâlâ sizi ve bizi razı olacağı hayata muvaffak kılsın. Samimi ve hissi endişelerinizi yansıtan sorunuza cevap olarak size şunları söyleyebilirim:

a- Bugüne kadar medyadaki hiçbir tartışma, hakkın ortaya çıkıp yanlışın düzeltildiği şekilde bitmemiştir. İthama verilen cevap yeni ithamlar üretmiştir. Ateşe odun atmaktan başka bir işe yaramayan tartışma mantığına katılmamı benden istemezsiniz zannederim. Ben, dinime hizmet etmek, bir genci Arş’ın gölgesine kazandırmak için uğraşıyorum. Birilerini cemaatime toplama gibi bir dert sahibi değilim. Aman kitaplarım satılsın diye bir tasam olmadı. Tekrar vurguluyorum: Karşı taraf cevap verdiği için bitmiş bir tartışma yoktur. Vakit israfına ne gerek var, işimiz mü'minle tartışma işi değildir. Mü'minle kavga ederek cennete giren biri mi var?

b- Medya önünde isim ve adres verilerek yapılan tartışmalar, hakkın güçlenmesi için değildir. Daha çok kişilerin benliklerini tatmin için bilerek ya da bilmeyerek yapılan bir hatadır bu. Dinimiz, hakkı tavsiyeyi böyle emretmemiştir. Mesela bir hoca, elbette diğer hoca tarafından ikaz edilir/edilmelidir de. Hocalar öncelikle birbirlerini ikaz etmelidirler. Ama bu, medyaya mal olacak şekilde ve insanların anlamayacağı konuları gündem yaparak yapıldığında Allah rızasının yerini başka duygular alır. Bu nedenle ben, isim ve açık adres verilen tartışmalara girmiyorum. Bu yüzden kendimi bile savunmuyorum. Rabbimin lütfu ile de bu tavrımın bana ecir kazandıracağını umuyorum.

c- Bana yapılan ithamlara bugüne kadar hiç doğrudan cevap vermedim. Sadece mü'minlere garazı olduğunu bildiklerimi, beşeri mahkemelere havale ederek hak aradım. Mü'min kardeşlerimin bana ithamlarına ve iftiralarına ise cevap vermedim: Mü'min olarak onlar da iftiranın bir kul hakkı olduğunu biliyorlar. Bu hak için de dünyada helallik almadıkları sürece ahiret şartlarında helalleşileceğini de biliyorlar. Bu nedenle ben onları, benim için namaz kılıp tesbih çeken kardeşlerim olarak görüyorum. Bana çalışıyorlar. Neden bana çalışıyorlar diyorum? Çünkü beni, söylemediğim şeylerle itham ediyorlar. ‘Bunu söylemek istedin’ diye içimi okuduklarını zannedip o zan üzerinden de saldırıyor ve iftira ediyorlar. Elhamdülillah... Ümmetimin ashabı kiram ile başlayan çizgisine bilerek hiçbir zarar vermedim. Ashabı kiramın çizgisini sürdürmek için çırpınıyorum. Kişisel ihtirasları, kör gidişatları ile bana karşı çıkanları da dert etmiyorum. İşim o kadar yoğun ki bu gürültülere ayıracak vaktim hiç yoktur.

d- O kardeşlerimin de neden bunu yaptıklarını bilemiyorum. Bildiğim bir şey var: Bugüne kadar hiçbiri bana ‘Şu yanlıştır’ demedi. Yüzüme konuşmadılar. Uzaktan kalbimi okumaya çalıştılar. Sadece internet ortamında üç bin başlıktan fazla konuşması olan biri olarak üç bin saatlik konuşmalarımdan üç saniyelik bir cümleye takıldıklarını zannediyorum. Bu da onların sorunudur. Dedim ya onlar, benim için tesbih çeken kardeşlerimdirler, sağ olsunlar. Kendi zanlarını tek doğru gördüklerine göre ben onlara ne izah edebilirim!

e- Sizin durumunuza gelince; ben kendimi müdafaa etmediğime göre beni dinleyen veya okuyan hiç kimsenin de beni müdafaa etmesini istemem. Zaten perişan halde olan ümmetin durumu, bir kelimelik de olsa benim yüzümden biraz daha kötüleşmesin. Varsın beni yıpratsınlar ama ümmetimin huzuru daha fazla bozulmasın. Nasıl olsa gözleri gören, kulakları duyan, kalplere muttali olan biri var. O yeter bana ve herkese.

Bana ‘Ne cevap verelim?’ diye soran herkese söylediğim şudur: Beni müdafaa etmeyin. Kalbinde rahatsızlık oldu ise başka hocalardan istifade et. Kalbin kiminle huzur buluyorsa onu dinle. Size de aynısını söylüyorum. Ben de beşerden biri olarak tabii ki hatalı olabilirim. Neticede insanım. Beni müdafaa etmen gerekmez. Tereddüdün oluştuğunda bırakıp başka hocadan istifade etmen gerekir. Ben bir cemaat önderi değilim. Ne kitap satarım ne de abone toplarım. Dinimi anlatmak için çırpınıp dururum. Anlayan anlar, anlamayan ise anladığına gider. Herkes Rabbinin huzuruna dikilecek ve yaptıklarının, konuştuklarının hesabını verecek nasıl olsa. Evet, ‘İnsanlar ne yapsın hocalar tartışırken’ şeklinde doğal bir soru hep sorulur. Buna da derim ki, biraz da insanlar zahmet edip tahtını kurmak isteyerek konuşanla, öyle olmayanı anlayıversin artık. Biraz da insanlar anlasın değil mi?
Güzel kardeşim, yine sen bana dua et. Ben de sana dua ederim. Seni Allah’a emanet ederim.
Selamünaleyküm.
Nureddin YILDIZ
fb.com/nureddinyildiz
twitter.com/nurettinyildiz
instagram.com/nureddinyildiz