Yazılı Fetva

Zikirleri vird edinirken temel ilkelerimiz neler olmalıdır?

2884
11.12.2021

Zikir için VİRD kitaplarına bakıyorum. Biri diğerinden çok farklı gibi görünüyor. Hatta içinde dua ayetleri ve hadisleri daha az olan vird kitapları gördüm. Zikir ve tesbihat kitapları ne zaman yazılmaya başlandı. Bu konuda, yani bir zikir vird edinmede hangi ilkelere dikkat etmeyi tavsiye edersiniz?

İlk hadis kitapları yazılırken içlerinde Peygamber aleyhisselamdan nakledilen dualar ve zikirlerle ilgili bölümler konmaya başlandı. Bazı müellifler ise müstakil DUA KİTABI yazdılar. Ama bunların ortak özelliği rivayet olarak gelen bilgilerden oluşması idi. İlk yazılma tarihinin hicri 195’e dayandığını söyleyebiliriz. Daha sonra hicri 676’da vefat eden Nevevi, meşhur el-Ezkâr isimli eseri ile bu alanda en geniş eseri telif etti. Onun ardından bu konuda yazanların tamamı ondan istifade ettiler. Allah hepsine rahmet etsin.

Bu döneme kadar yazılan eserlerin genelinde;

  • Kur'an’dan zikir ve dua ayetleri,
  • Peygamberlerden gelen dua ve zikirler,
  • Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden gelen dua ve zikirler,
  • Sahabeden gelen dua ve zikirler,
  • Ehl-i beyt başta olmak üzere salihlerden gelen dua ve zikirler bulunmakta idi. Kaynak olarak da rivayet kitapları kullanılıyordu.

Bu müelliflerin özellikle Kur'an ve Sünnet ya da sahabe tercihi yapmaları, onların Allah’a yakın olmayı herkesten daha iyi bilmeleri ve yaşamaları, Arap diline daha iyi vakıf olmaları gibi nedenlere dayanıyordu.

Dua ve zikirde vird oluştururken şu inceliklere dikkat edilmelidir:

  1. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden nakledilen cümleler olduğu gibi korunmalı ve değiştirilmemelidir.
  2. Belli bir vakit gösterilerek nakledilen dua ve zikirlerin vakitleri korunmalıdır. Sabah/akşam duası ya da zikri, sabah duası/zikri, akşam duası/zikri, gece içinde, uyumaya geçince, uyanınca, namazların ardından, şu namazın ardından şeklindeki ifadelerde bir hikmet olacağı unutulmamalıdır. Feyiz ve tesirin o belirtilen zaman diliminde olacağına inanılmalıdır. Mesela “yatarken” okunacağı söylenen bir dua/zikir “kaylule/gün ortası uykusunda” gerekli değildir. Sabah ve akşam namazının ardından on defa “La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehulmülkü ve lehulhamdü yuhyi ve yumit ve hüve ala külli şeyin kadir” denmesi tavsiye edilmiştir. Aynı bereketi başka bir namazın ardında bulamayabiliriz.
  3. Hadislerde geçen sayılar korunmalıdır. Bir kere, üç kere, dört, on, on bir, yirmi beş, otuz üç, yetmiş, yüz ve yüzden fazla gibi rakamlarda bereket aranmalıdır. Bu zikirleri bu rakamlarla emreden Peygamber aleyhisselamın rakamları hakiki anlamları ile kullandığı, bir mecaz kastetmediği bilinmelidir.
  4. Tesbihat ve zikirde zaman ve sayı belirtilmesinin bir eğitim yöntemi olduğu düşünülmelidir.
  5. Rakamlı tesbihat ve zikir yapılırken elle sayılabileceği gibi, tesbih veya teknolojik bir sayar cihaz kullanılabilir. Burada önemli olan o kullanılan nesnenin zihni meşgul etmemesidir.
  6. Zikirde bereket sürekliliktedir. Bir yapıp bir erteleme yerine süreklilik sağlanmalıdır. Bu yüzden, virdini yani sürekli yaptığı dua veya zikrini o vakitte yapamayanın onu kaza etmesi tavsiye edilmiştir. Hâlbuki farz bir ibadet değildir ama bunu bir eğitim metodu gibi gördüğümüz için sanki kazası yapılıyor gibi kabullenilmesi faydalı olacaktır.
  7. Dua ve zikirde sadelik, sessizlik, huzur esas alınmalıdır. Bu bir ibadettir. İbadette en temel iki esas, şeriata uygunluk ve ihlastır.
Nureddin Yıldız